20 Eylül 2025 Cumartesi

Bahaettin Karakoç – Ay Işığında Şiiri

 

Köşeyi dönerken gölgeni gördüm

Yüreğim çarpmaya başladı güm güm

Ey göçmen şiirim, masalım, öyküm

Hep peşinden koşturup duruyorum.


Yettim-yeteceğim derken çağ kuşluk

Bir türlü dolmuyor bu ara boşluk

Başıma vuruyor aşktaki hoşluk

Feleğin çarkını durduruyorum.


Bir kaşık aş ne ki kırk yıllık aca;

İnsansız evlerde tüter mi baca?

Zalim bir oyundur köşe kapmaca,

Her zaman cezayı ben görüyorum.


Şu bağlı bahtımı çözmeyi dene,

Yüreğimle çiftleş, gezmeyi dene;

Vuslat hangi güne, yazmayı dene;

Hep meçhul semtlerde ben yürüyorum.


Gölgen ak zambağa dönüştü birden,

Bir daha geçmedin geçtiğin yerden,

Sen ünlersin diye şu tepelerden

Saatimi kurup ayarlıyorum…

18 Eylül 2025 Perşembe

Edip Cansever Eylül'ün Sesiyle

Kelimelerin Dansı


Baylar!

Bin dokuz yüz seksen birdeyiz

Karşınızda eylülün sesi

Ağustosa çekildi, eylülün sesi

Birazdan konuşacak

"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."

  



Tepelerde bulamaçların kahverengi eridiği

Eriyip sarı sarı aktığı bir mevsim.

Bir saat gibi işlerken avucumdaki güz çiçeği

Yosunların kapılara usulca

Tırmanıp yerleştiği

Yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar.

  



Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk

Eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan

Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden

Eylül ki, sorabilir mi

Hüzünler iç kamaştırıyor,

aşklarsa niye yoksul

Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız

Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.

  



Dahası

Bu düğmesiz giysileri şöylece giymek

Bir boşluğu giyinmek mi olur

Olsun

İşte karşınızda ekimin sesi

Kasımın sesi sonra

Yağmurun eşliğinde - çocuğunu emziriyor yaz -

Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar.

  



Her şey o kadar dokunaklı ki

Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen

Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem

Üstelik yalnızsam, bir de - telefonda kuş sesleri -

Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı

Bu dünyada çekingen olmak

çok iyi bir şeydir baylar.

  



Sonra bir kır kahvesi kendini okurken

Masaları toplanmış, bardakları toplanmış

Tam kendini okurken

Derim ki bir semti iyi tanımak kadar

İyi tanımalı dünyayı

Açın radyolarınızı: eylülün sesi

Bu dünyada can sıkıntısının

bir başka anlamı var baylar.

  



Elmalar silik silik kırmızı artık - olsun -

Gözlerimiz tozlanmış, kirli

Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi

Sıkılmak iyi baylar

Biz hazır tuttukça böyle

İçi yangında alev al

ev

Dışı buz tutmuş kalplerimizi.



Edip Cansever

( 1928 - 1986 )



16 Eylül 2025 Salı

ÖLÜM GELECEK VE SENİN GÖZLERİNLE BAKACAK

 


 
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak - 
sabahtan akşama dek, uykusuz,
sağır, eski bir pişmanlık
ya da anlamsız bir ayıp gibi
ardını bırakmayan bu ölüm.
Bir boş söz, bir kesik çığlık,
bir sessizlik olacak gözlerin:
Böyle görünür her sabah
yalnız senin üzerinde 
kıvrımlar yansıtırken aynada.
Hangi gün, ey sevgili umut,
bizler de öğreneceğiz senin
yaşam olduğunu, hiçlik olduğunu.

Herkese bir bakışı var ölümün.
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak.
Bir ayıba son verir gibi olacak,
belirmesini görür gibi
aynada ölü bir yüzün,
dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı.
O derin burgaca ineceğiz sessizce.


Cesare PAVESE

EYLÜLÜN SESİYLE

 

  https://youtu.be/jn9OZGcg18M?si=LfCdkJ3Qr_PsiVQh

Baylar!

Bin dokuz yüz seksen birdeyiz

Karşınızda eylülün sesi

Ağustosa çekildi, eylülün sesi

Birazdan konuşacak

"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."

  



Tepelerde bulamaçların kahverengi eridiği

Eriyip sarı sarı aktığı bir mevsim.

Bir saat gibi işlerken avucumdaki güz çiçeği

Yosunların kapılara usulca

Tırmanıp yerleştiği

Yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar.

  



Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk

Eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan

Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden

Eylül ki, sorabilir mi

Hüzünler iç kamaştırıyor,

aşklarsa niye yoksul

Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız

Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.

  



Dahası

Bu düğmesiz giysileri şöylece giymek

Bir boşluğu giyinmek mi olur

Olsun

İşte karşınızda ekimin sesi

Kasımın sesi sonra

Yağmurun eşliğinde - çocuğunu emziriyor yaz -

Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar.

  



Her şey o kadar dokunaklı ki

Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen

Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem

Üstelik yalnızsam, bir de - telefonda kuş sesleri -

Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı

Bu dünyada çekingen olmak

çok iyi bir şeydir baylar.

  



Sonra bir kır kahvesi kendini okurken

Masaları toplanmış, bardakları toplanmış

Tam kendini okurken

Derim ki bir semti iyi tanımak kadar

İyi tanımalı dünyayı

Açın radyolarınızı: eylülün sesi

Bu dünyada can sıkıntısının

bir başka anlamı var baylar.

  



Elmalar silik silik kırmızı artık - olsun -

Gözlerimiz tozlanmış, kirli

Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi

Sıkılmak iyi baylar

Biz hazır tuttukça böyle

İçi yangında ale

v alev

Dışı buz tutmuş kalplerimizi.



Edip Cansever

( 1928 - 1986 )


15 Eylül 2025 Pazartesi

Dön

 “Geceyi gündüze çeviren, ölüyü dirilten, rızkı dilediğine hesapsız veren bir Rabbin varken; kime güveniyorsun ey insan?

Güneşi her sabah doğduran O iken, sen hâlâ fani olanlara mı umut bağlarsın?

Toprağın bağrında çürüyeni diriltmeye kadir olan O iken, sen kalbindeki ölü ümitleri kimden bekliyorsun?

Sana bir lokmayı nasip edecek olan yalnız O iken, sen kimin kapısında el açıyorsun?

Ey insan!

Her şeyin sahibi O iken, sen sahip sandıklarına neden tutunuyorsun?

O’ndan gayrısına güvenmek; sabahı güneşten, hayatı nefesten beklemek gibidir.

Bilesin ki bütün kapılar kapanır, O’nunki kapanmaz.

Bütün sözler tükenir, O’nun kelâmı tükenmez.

Ve bil ki, bütün yollar sonunda sana şunu fısıldar:

“Dön, çünkü senden vazgeçmeyen bir Rabbin var.”

Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini

 Oysa herkes öldürür sevdiğini,

 Bunu böyle bilin,

 Kimi hazin bir bakışla öldürür,

 Kimi latif bir sözle,

 Korkaklar öperek öldürür,

 Yürekliler kılıç darbeleriyle!

 Kimi gençken öldürür sevdiğini,

 Kimi ihtiyarken;

 Kimi şehvetli ellerle boğar,

 Kimi sevdiğini altına boğar:

 Merhametlisi bıçağını savurur,

 Çünkü böyle ölen çabuk soğur.

 Kimi az sever, kimi çok,

 Kimi alır, kimi satar;

 Kimi öldürürken gözyaşı döker de,

 Kimi gözünü bile kırpmaz:

 Çünkü herkes öldürür sevdiğini,

 Ama herkes öldürdü diye ölmez.

Öteden Gelen Şiir Şiiri - Nurullah Genç

o aşk, kalbime çöken ağır bir yüktü Rabbim o aşk, ruhumun bile belini büktü Rabbim kristalin içinde incimi parçaladı çakallarla sevişen hımc...