29 Mart 2024 Cuma

ABBARA – BİR UMUDUN MASALI

 Dileği olmayanın belleği, belleği olmayanın benliği yoktur.


Hayalin kadar insansın…


İnsan sevdiğine söver, sevmediğini yok sayar…


Hayal neye yarardı ki, kelimelerin yahut kağıdın kalıbına basılıp satılmaktan başka…


Şaşırmayı unuttuk. Literatürde büyümek diyorlar buna, çocukluktan kurtulmak diyorlar. Halbuki; Hayret yoksa , hayat da yoktur. Sadeci ölüler hiçbir şeye şaşırmaz.


Ceset kalmamalı insan, her an bir cenin olmalı, hayrete doğmalı hayatı hayran yaşamalı. Asıl macera budur. Yaşayana aşk olsun..


Hayat dediğin ; seni dünya mahallesinden ahiret mahallesine geçiren bir Abbaradan başka neydi ki?


Zalimin zulmü, kurbanına yaşattığı acılar değildi, o acılar üzerinden kurbanını kendisine dönüştürmesi idi.


Gerçek zulüm , acılar bittiğinde başlıyordu. Çünkü her kurban , acılarından doğması muhtemel bir zalimdi.

26 Mart 2024 Salı

SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE

 

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En Sevgili
Ey Sevgili
Uzatma dünya sürgümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır.
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
SEZAİ KARAKOÇ

20 Mart 2024 Çarşamba

Günün Şairi- Sezai Karakoç

 Sezai Karakoç Kimdir?

‘‘Sezai Karakoç kimdir?’’ sorusu için asıl adı Ahmet Sezai Karakoç olan Türk şair, yazar, düşünür, siyasetçi ve fikir adamı cevabı verilebilmektedir.1933 yılında dünyaya gelmiş olan Sezai Karakoç, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı adına birçok önemli eser bırakmıştır. Kaleme aldığı eserleri başta şiirleri olmakla beraber tiyatro, hikâye, inceleme, deneme, çeviri, düşünce, günlük yazılar, röportaj ve belgesel dallarındadır.   


 


Sezai Karakoç Hayatı

Sezai Karakoç doğum tarihi resmi belgelerde 22 Ocak 1933 olarak geçmektedir. Annesi ev hanımı, babası da orta halli bir tüccar olan Sezai Karakoç hayatı Ergani’de başlamış ve çocukluğu ile ilkokul dönemleri de aynı ilçede devam etmiştir. Sezai Karakoç biyografi olarak incelendiğinde ortaokulunu Maraş’ta, lise eğitimini ise Gaziantep’te aldığı görülmektedir. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde yüksek öğrenimini görmüş ve Sezai Karakoç gençliğini bir süre Ankara’da geçmiştir. Fakülteye girmeden önce Necip Fazıl Kısakürek’in siyasi görüşünü kendisine yakın bulduğu için İstanbul’a onunla tanışmaya gitmiştir ve o günden sonra iki yazar hiç ayrılmamışlardır. 


Sezai Karakoç üniversiteyi bitirdikten sonra Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü’nde memur olarak çalışmaya başlamış ve bu sayede Anadolu’nun birçok yerini görme fırsatı bulmuştur. Memurluk hayatından istifa eden Karakoç, ‘‘Diriliş’’ isimli dergiyi kurmuş ve sonrasında da birçok yayın organında yazıları yayınlanmıştır. Daha sonra Diriliş Partisi’ni kurarak siyasi hayata atılmıştır. 2021 senesinde Sezai Karakoç ölüm haberi edebiyat dünyasında üzüntü yaratmış ve Sezai Karakoç fotoğrafları hemen hemen bütün gazetelerde yer almıştır. Kendisinin anısına İstanbul’da Sezai Karakoç Öğrenci Kütüphanesi bulunmaktadır. 


 


Sezai Karakoç Nerelidir?

Ahmet Sezai Karakoç, Diyarbakırlıdır. 


 


Sezai Karakoç Nerede Doğdu?

‘‘Sezai Karakoç nerede doğdu?’’ sorusunun yanıtı Diyarbakır’ın Ergani ilçesidir. 


 


Sezai Karakoç Ne Zaman Öldü?


Sezai Karakoç ölüm tarihi 16 Kasım 2021’dir. 


 


Sezai Karakoç Nasıl Öldü?

‘‘Sezai Karakoç nasıl öldü?’’ sorusunun cevabı yaşlılığa bağlı geçirilen kalp krizidir. Sezai Karakoç'un evinde vefat ettiği bilgisi verilmiştir. 


 


Sezai Karakoç Edebi Kişiliği 

Sezai Karakoç edebi kişiliği için okurları tarafından mistik bir şairdir yorumu yapılmaktadır. Sezai Karakoç şiirleri kadın ve ölüm konularına sık sık ev sahipliği yapmaktadır. Şiirlerinde İslami yazıların ve Fransız edebiyatının etkilerini hissettiren Sezai Karakoç sözleri ile de birçok genç edebiyatçıya ilham kaynağı olmuştur. Balkon şiiri ile İkinci Yeni Akımının önemli şairleri arasında yer almıştır. Sezai Karakoç kitapları ve Sezai Karakoç bütün şiirleri incelendiğinde Sezai Karakoç tasavvuf etkisi hissedilmektedir. ‘‘Sezai Karakoç en önemli eserleri nelerdir?’’ sorusunun en ne yanıtı ise Sezai Karakoç şiir kitapları adları olmaktadır. 


Şiirleri büyük bir bilgi birikimi ile ortaya çıkmış ve kendisinin egodan uzak kişiliği sayesinde sanat camiasında her zaman ayrı bir yerde tutulmuştur. Dostlukları hiçbir zaman bozulmayan Cemal Süreya ‘‘Bulgucu adam, belki de ülkedeki tek bulgucu.’’ Sözleri ile Sezai Karakoç’u anlatmıştır.

Eserleri

Şiir

Şiirler I (Monna Rosa)

Şiirler II (Şahdamar-Körfez-Sesler)

Şiirler III (Hızırla Kırk Saat)

Şiirler IV (Taha'nın Kitabı, Gül Muştusu)

Şiirler V (Zamana Adanmış Sözler)

Şiirler VI (Ayinler/Çeşmeler)

Şiirler VII (Leylâ ile Mecnun)

Şiirler VIII (Ateş Dansı)

Şiirler IX (Alınyazısı Saati)

Gün Doğmadan (Toplu Şiirler)

Çeviri Şiir

Batı Şiirlerinden

İslâmın Şiir Anıtlarından

Deneme

Edebiyat Yazıları I Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir

Edebiyat Yazıları II Dişimizin Zarı...

Edebiyat Yazıları III Eğik Ehramlar

Düşünce

Ruhun Dirilişi

Kıyamet Aşısı

Çağ ve İlham I-II-III-IV

İnsanlığın Dirilişi

Diriliş Neslinin Âmentüsü

Yitik Cennet

Makamda

İslâmın Dirilişi

Gündönümü

Diriliş Muştusu

İslâm

İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü

Düşünceler I-II

Dirilişin Çevresinde

Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-II-III

Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-II

Samanyolunda Ziyafet

Unutuş ve Hatırlayış

Varolma Savaşı

Çağdaş Batı Düşüncesinden

Çıkış Yolu I-II-III

İnceleme

Yunus Emre

Mehmet Âkif

Mevlânâ

Tiyatro

Piyesler I

Armağan

Hikâye

Hikâyeler-I Meydan Ortaya Çıktığında

Hikâyeler-II Portreler

Günlük yazılar

Farklar

Sütun

Sûr

Gün Saati

Gür

Röportaj

Tarihin Yol Ağzında

Unutuş ve Hatırlayış

Çıkış Yolu I

Çıkış Yolu II

Çıkış Yolu III

Belgesel

Gün Doğmadan


Sezai Karakoç Şiirlerinin Özellikleri Nelerdir?

Sezai Karakoç’un şiirleri okuyucunun tanıdığı imgeleri içeren, diriliş düşüncesini temel alan ve bütüncül bir tavra sahip olan modern şiirlerdir. İslami kaynaklar ve modern Fransız şiirlerinden etkiler içermektedir. İlk kez Sezai Karakoç tarafından kullanılan kelimelere, çağrışım alanı geniş kelimelere ev sahipliği yapmaktadır.


Sezai Karakoç Hangi Dönem Yazarıdır?

Sezai Karakoç, Cumhuriyet Dönemi yazarıdır.


Sezai Karakoç Sanat Anlayışı Nedir?

Sezai Karakoç, sanatı metafizik bir zeminde algılamıştır ve kendi sanat anlayışını şöyle açıklamıştır: “Sanat tutumum, genel dünya görüşümün bir bölümünden başka bir şey değildir. Onu bir sesin, yeni bir sesin sırtına yüklemekten ibarettir.”


Sezai Karakoç Hangi Edebi Akımdan Etkilenmiştir?

Sezai Karakoç, diriliş akımından etkilenmiştir. Diriliş akımı Sezai Karakoç’un kendisi tarafından ortaya konulmuştur. Diriliş fikrinin temeli “İslami inanç, düşünce, davranış ve duyuş sistemi”dir. Diriliş, dünü ve bugünü sosyolojik bir bakış açısıyla yeniden yorumlayan ve kendi özgü estetik anlayışı olan bir yöntemdir.


Sezai Karakoç'un Yazarlık Dışındaki Kariyeri

Sezai Karakoç, üniversiteden mezun olduktan sonra 1955 yılında Maliye Bakanlığı’nın Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi kısmında memuriyet hayatına başlamıştır. Görevi sayesinde Anadolu’yu gezme fırsatı bulmuş ve insanları daha yakından tanımıştır. Karakoç, ilk olarak 1965 yılında görevinden istifa etmiştir; fakat 1971 yılında memuriyet hayatına geri dönmüştür. Şairin memuriyeti tamamen bıraktığı yıl 1973'tür.


Sezai Karakoç, 1960 yılında "Diriliş" isimli dergiyi çıkarmaya başlamıştır fakat ihtilal dönemine denk geldiği için derginin yayımı bir süreliğine durdurulmuştur. Karakoç, bu dönemde farklı dergi ve gazetelerde yazılar yazmıştır. Diriliş, çeşitli zaman aralıklarıyla tekrar çıkartılmıştır ve toplam yedi dönem, 396 sayı kadar çıkartılmıştır. Diriliş'in yayın hayatının sona erme tarihi ise 5 Şubat 1992’dir.


Sezai Karakoç'un Siyasi Görüşleri

Sezai Karakoç, 26 Mart 1990 tarihinde Diriliş Partisi’ni kurmuştur. Bu Sezai Karakoç'un "diriliş anlayışı" ile özdeşleşen bir partidir. Şairin siyasi görüşleri ile yapıtları bir bütünlük içindedir. Diriliş Partisi, seçimlere katılamaması nedeniyle 19 Mart 1997 tarihinde kapatılmıştır. Fakat 23 Nisan 2007 tarihinde Sezai Karakoç tarafından Yüce Diriliş Partisi adıyla tekrar kurulmuştur.


Sezai Karakoç Kaç Yaşında Vefat Etti?

Sezai Karakoç, 2021 yılında geçirdiği yaşlılığa bağlı kalp krizi nedeniyle vefat ettiğinde 88 yaşındadır.


Sezai Karakoç’un Mezarı Nerededir?

Sezai Karakoç, İstanbul’daki evinde vefat etmiştir ve mezarı kültür, siyaset hayatının ve edebiyatseverlerin katıldığı Şehzadebaşı Camisi'ndeki kalabalık cenaze namazının ardından defnedildiği Şehzade Camii haziresindedir.

Mona Roza

 Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadi kirik kus merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller


Ulur aya karsi kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavsanlar daga

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yagmur igri igri düser topraga

Ulur aya karsi kirli çakallar


Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakisin ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Acma pencereni perdeleri çek..


Zeytin agaçlari sögüt gölgesi

Bende çikar günes aydinliga

Bir nisan yüzügü, bir kapi sesi

Seni hatirlatiyor her zaman bana

Zeytin agaclari, sögüt gölgesi


Zambaklar en issiz yerlerde açar

Ve vardir her vahsi çiçekte gurur

Bir mumun ardinda bekleyen rüzgar

Isiksiz ruhumu sallar da durur

Zambaklar en issiz yerlerde acar


Ellerin ellerin ve parmaklarin

Bir nar çiçegini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadin

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmaklarin


Zaman ne de cabuk geciyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göge bu kadar

Zaman ne de çabuk geciyor Mona


Aksamlari gelir incir kuslari

Konar bahcenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sari

Ahhh! beni vursalar bir kus yerine

Aksamlari gelir incir kuslari


Ki ben Mona Roza bulurum seni

Incir kuslarinin bakislarinda

Hayatla doldurur bu bos yelkeni

O masum bakislar su kenarinda

Ki ben Mona Roza bulurum seni


Kirgin kirgin bakma yüzüme Roza

Henuz dinlemedin benden türküler

Benim askim sigmaz öyle her saza

En güzel sarkiyi bir kursun söyler

Kirgin kirgin bakma yüzüme Roza


Artik inan bana muhacir kizi

Dinle ve kabul et itirafimi

Bir soguk, bir garip, bir mavi sizi

Alev alev sardi her tarafimi

Artik inan bana muhacir kizi


Yagmurlardan sonra büyürmüs basak

Meyvalar sabirla olgunlasirmis

Birgün gözlerimin ta içine bak

Anlarsin ölüler niçin yasarmis

Yagmulardan sonra büyürmüs basak


Altin bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanli kus tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapali gece güne

Altin bilezikler o kokulu ten


Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadi kirik kus merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller


-Sezai Karakoç

Mona Roza Şiiri Hikayesi

 



Türk edebiyatının "Mona Roza"sı Muazzez Akkaya'nın edebiyat tarihine damgasını vuran hayatı ve aşk hikayesi

"Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum, keşke saklasaydım."




Şair Sezai Karakoç'un adına Mona Roza şiirini yazdığı, Cemal Süreya'nın uğruna soyadından bir harf eksilttiği 94 yaşındaki Muazzez Akkaya, "Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum, keşke saklasaydım." dedi.


Mülkiye Mektebi'nin 1950'li yıllardaki öğrencileri Cemal Süreya ve Sezai Karakoç, gönlünü sınıf arkadaşları Muazzez Akkaya'ya kaptırdı.


Aynı zamanda yakın arkadaş olan, birbirlerine Akkaya'ya yazdıkları şiirleri okuyan iki büyük şair, genç kadın için kaybeden tarafın soy isminden bir harfi eksilteceği iddiaya bile tutuştu.


Kim Muazzez'in gönlünü kazanırsa diğeri soy isminden sonsuza kadar bir harfi silecekti. Rivayet o ki iddiayı Cemal Süreyya kaybetti ve soy ismindeki "y" harfinden vazgeçti. Şair Karakoç ise Akkaya için edebiyatın en dokunaklı şiirlerinden, "Tek Gül" anlamına gelen "Mona Roza"yı kaleme aldı.


Bu şiirde kıta başlarındaki harfler yan yana getirildiğinde "Muazzez Akkayam" akrostişi ortaya çıkıyordu.


Mona Roza'nın sırrı 2007'de kamuoyuna yansıdı ancak döneme ilişkin birçok ayrıntı 70 yılı aşkın süre gizemini korudu.


Yaşama veda eden iki şairin hafızalara kazınan aşk şiirlerinin baş kahramanı, şimdilerde 94 yaşına basan, evlatları ve 6 torunuyla mutlu bir yaşam süren Muazzez Akkaya ise uzun yıllar sonra sessizliğini bozdu.


Akkaya, açıklamalarıyla hem o döneme ışık tuttu hem de Cumhuriyet'in ilk 10 yılında doğan, 1950'lilerin Türkiye'sinde maliye ve hukuk eğitimini tamamlayarak, kendi ayakları üzerinde durma gücünü gösteren Muazzez'in bilinmeyen yönlerini anlattı.


"Genç Cumhuriyet'in çocukları, gururlu bir nesildik"


Geyve'de 1930'da dünyaya gelen, yakın zamanda yaşamı Emine Öte tarafından "Mahrem Şiir: Mona Rosa" ismiyle kitaplaştırılan Akkaya, babası Hamit Akkaya'nın Kurtuluş Savaşı'nda görev aldığını, İstiklal Madalyası'nın bulunduğunu belirterek, ailesinin Cumhuriyet'in kıymetini bildiğini ve okumak isteyen kız evlatlarına hep destek olduğunu vurguladı.


Ciddi yokluk ve zorluklarla mücadele etmiş bir aile olduklarını söyleyen Akkaya, "Bizler İstiklal Harbi'nden yeni çıkmış genç Cumhuriyet'in çocukları, gururlu bir nesildik. Genç kızlara, kadınlara değer veren Cumhuriyet'le birlikte çok mutluyduk." dedi.


Mülkiye'nin yatılı sınavını kazanan ilk kız öğrenci


Kandilli Lisesi'ni bitirmesinin ardından 1949'da Mülkiye Mektebi'nin yatılı sınavını kazanan ilk kız öğrenci olduğunu ama o dönem kız yatakhanesi olmadığı için okula evden gidip geldiğini anlatan Akkaya, ilk senesinde iki kız olarak başladıkları üniversite yıllarında zorlanmadığını, sonrasında 8 kız öğrenci arkadaşıyla güzel anılar biriktirdiklerini ifade etti.


"Cemal Süreya cebime şiirler koyardı"


Muazzez Akkaya, Sezai Karakoç ve Cemal Süreya'nın kendisine olan sevgisine ilişkin, "Cemal Süreya daha çok cebime şiirler koyardı. Sonra sınıfa girince aynı şiiri tahtada da görürdüm. Şiirlerin ona ait olduğunu sonradan öğrendim. Ben o dönem bu şekilde bir arkadaş edinmeyi, ilerletmeyi hiç düşünmedim." diye konuştu.


"Sezai Karakoç benden küçüktü, ilk handikap oydu"


Sezai Karakoç'un ise daha ısrarcı bir tavrının bulunduğunu vurgulayan Akkaya, o dönem yaşananları şu sözlerle dile getirdi:


Büyüklerimizin kafamıza çiviyle çaktıkları bazı fikirler var, 'erkek yaşça büyük, hanımı ondan küçük olmalı' gibi. Annem-babam, çevremdeki herkes de böyleydi. Sezai Karakoç da benden 1-2 yaş kadar küçüktü, benim için ilk handikap oydu zaten. Bu nedenle ihtimalini bile düşünmedim çünkü kafamda yaş konusu yerleşmişti.


"Soy ismindeki harfi bizi aynı masada gördüğü için sildirdi"


Cemal Süreya'nın soy isminden bir harfi eksilttiği olaya da ilk kez açıklık getiren Akkaya, şöyle konuştu:


Benimle gelip konuşmaya hiç çalışmadı. Bir iddiaya girmişler, onun sonucu soy isminden bir harfi attığı doğru. Hangimiz daha ileride olursak, diğeri bir şeyinden vazgeçecek diye iddiaya girmişler. Bu olay olduğunda Mülkiye'nin kafesinde arkadaşlarımızla oturuyorduk. Arkadaşlarım yanlarında Sezai Karakoç'la gelmişti. Aynı masadaydık. Sonra diğer arkadaşlar kalkıp gidince ve sadece Sezai Karakoç'la benim masada kaldığım anı görünce Cemal Süreya, soy isminden bir harfi sildirmiş. Bana böyle izah etmişlerdi.


"Tercih yapmayı hiç düşünmedim, eşimle mutlu bir hayatım oldu"


Sezai Karakoç'la da detaylı hiçbir diyaloğunun olmadığını vurgulayan Akkaya, "Üniversite 2. sınıftaydık. Yazdığı şiirleri bana vermek için çok uğraşıyordu, ben mecburen tekrar ısrar etmesin diye alıyordum. Ama dediğim gibi o zamanlar okuldan biriyle arkadaş olmayı, ikisinden birini tercih etmeyi hiç düşünmedim. Okul sonrası seçtiğim eşim, o da Mülkiye mezunu olan rahmetli Orhan Giray'la çok mutlu bir hayatım oldu, 4 güzel evlat yetiştirdik" ifadesini kullandı.


"Keşke o şiirleri saklasaydım, bunun için üzülüyorum"


Karakoç ve Süreya'ya yakınlık gösterecek, umut verecek bir davranışta da bulunmadığının altını çizen Akkaya, üniversitede sosyal, enerji dolu bir öğrenci olduğunu ve pinpon oynamayı çok sevdiğini aktardı.


Muazzez Akkaya, "Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum. Evlenirken problem olmasın diye düşünerek ablamın evinde bir yere koymuştum. Sonra da eşimle bir sorun yaşamayalım diye geri almadım. Maalesef orada da şiirler zamanla telef oldu. Buna gerçekten üzülüyorum, keşke o şiirleri saklasaydım" şeklinde konuştu.


"Sezai Karakoç'u vefatından bir ay önce sahilde gördüm"


Muazzez Akkaya, ömrü boyunca evlenmemeyi tercih eden Karakoç'a ilişkin, şunları kaydetti:


Böyle bir duruma sebep verdiysem diye üzülüyorum ama bir yerden de teselli oluyorum çünkü hiçbir yakınlık göstermedim, umut vermedim. Ancak üzüldüğüm bir şey var, Sezai Karakoç'u vefatından bir ay kadar önce Fenerbahçe sahilinde gördüm. Karşıdan yürüyordu ve o kadar dikkatli bana bakıyordu ki... Ama beyaz saçları, sakalları olunca tanıyamadım. Bir süre sonra gazetede vefat ilanını görünce onun Sezai Karakoç olduğunu anladım. Eğer o olduğunu bilseydim, bir kafede oturup beraber bir kahve içmek isterdim.


"Eşimin bana yazdığı şiir hep hatırımda"


Sezai Karakoç ve Cemal Süreya'nın kendisine olan sevgisini eşi Orhan Giray'ın hiç dile getirmediğini anlatan Akkaya, "Rahmetli eşimle çok mutlu günler geçirdik, iyi ki de onu seçmişim. Eşimle bu konuları hiç konuşmadık ama belki de haberi vardı. Çünkü bana küçük bir şiir de yazmıştı. Dizeleri hatırımda, ezberimde, 'İsterim ömrümce, buldum ben gönlümce/Gözlerimde yaş, arzuyla demlenince' böyle bir şiirdi. Belki çok küçük bir şiir ama emek verip, buna uğraşması benim için çok kıymetliydi" dedi.


Akkaya, edebiyat tarihinde adına şiir yazılan çok fazla kadın olduğunun da altını çizdi.


"Hayatımın kitaplaştırılmasından onur duydum"


Hayatının Emine Öte tarafından kaleme alınan, "Mahrem Şiir: Mona Rosa" isimli kitapta bir araya getirilmesinden mutluluk ve onur duyduğunu ifade eden Akkaya, "Emine Hanım, torunlarımdan birinin edebiyat öğretmeniydi. Torunum benden bahsedince o da hayatımı kitaplaştırmak istedi. Bu vesileyle tanıştık, sağ olsun güzel bir kitap yazdı" diye konuştu.


Mülkiye'nin ardından hukuk okuduğunu, 30 yıl boyunca Hazine avukatlığı yaptığını ve bir yandan da dört çocuk büyüttüğünü belirten Akkaya, tüm zorluklarına karşın işini bırakmayı hiç düşünmediğini söyledi.


Yanına aldığı, maddi zorluklar içerisindeki bir genç kızın desteğiyle çocuklarını büyüttüğünü vurgulayan Akkaya, bugünün kız çocuklarına da "Kız çocuklarının muhakkak eğitimlerini alması, çalışmaları ve kendi ayakları üzerinde durmaları lazım" önerisinde bulundu.


Zaman içerisinde dört evladından birini kaybettiğini, İstanbul'da yaşadığını, torunlarıyla vakit geçirmeyi ve kitap okumayı çok sevdiğini aktaran Akkaya, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarında görev aldığını, sosyal yaşamdan hiç kopmadığını ve hayatını renklendirmek için çabaladığını sözlerine ekledi.


"Kitabımı Cumhuriyet'in 100. yılında Türk kadınlarına armağan olarak çıkarttım"


Yazar Emine Öte de Cumhuriyet'in 100. yıl dönümünde okuyucuyla buluşan "Mahrem Şiir: Mona Rosa" kitabına ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu:


Türk edebiyatına damga vuran nice şairle birlikte ölümsüzleşen kadınlar da var. Bence Muazzez Hanım da onlardan biri. Kitap, sadece aşkı değil, bir Cumhuriyet kadını Muazzez Hanım'ı, genç Cumhuriyet'i ve kızların eğitim almasının ne denli önemli olduğunu işliyor. Mülkiye Mektebi'ni bitirip çok önemli noktalara gelen kadınlar var. Bu düşünceyle de kitabımı Cumhuriyet'in 100. yılında, 29 Ekim'de Türk kadınlarına bir armağan olarak çıkarttım. Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olsun, Muazzez Hanım'ın hayatı genç nesillere örnek olsun istedim.


Öte, kadınların hayatın her alanında, yönetim kademelerinde ve siyasette daha çok var olması temennisinde bulundu.

.

Kaynak:AA

 

Günün Şiiri -Söyle Bana Hindiba


Söyle bana hindiba

Kartallar uçar mı bir harâbeden

Köprülerden benim yârim geçer mi

Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem

Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları

Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum

Avuçlayıp öpüyorum kumları

Bir karadelikten bakarken hayat

Meydan okuyanlar kim bu serâba

Söyle bana hindiba


Sen nasıl bu kadar ceylan koşması

Sen nasıl bu kadar yollar aşması

Sen nasıl bu kadar güneşe meftun

Sen nasıl bu kadar sahra çeşmesi


Ben rüzgâr değilim, dokunmam çiçeklere

Ben kara parmaklı insan değilim

Kirpik uçlarımdan kayar yıldızlar

Bilemezsin, hayal akşamlarında

Renklerini kuşatan

Damıtılmış gözyaşıdır ömrümün


Ben boşluğa üfleyen cellat değilim

Karayele verdim ayaklarımı

Söyle bana, eceli kim tutar perçeminden

Hangi ölü bilmez nereye gittiğini

Sen miydin o mehpâre, o memnû, o dilruba

Söyle bana hindiba


Sen nasıl bu kadar bulut gülmesi

Sen nasıl bu kadar bıldırcın sesi

Sen nasıl bu kadar pencere önü

Sen nasıl bu kadar gök gürlemesi


Ben kaptan değilim, anlamam gemileri

Gizli bir ummanın gelgitlerinden

İniltiler vurur sahillerime

Deniz feneri değilim


Önce yürü bu vefasız ülkeden

Sonra uzan bir tenhaya, sessiz ol

Gelip geçsin üzerinden turnalar

Düşün, sesler neden bulur sesleri

Kelâm kimin damarlarında kandır

Harflerini senden alan merhaba

Hangi demin âteşidir içimde

Söyle bana hindiba


Sen nasıl bu kadar gönül hanesi

Sen nasıl bu kadar yâr divanesi

Sen nasıl bu kadar çerağı ömür

Sen nasıl bu kadar inci tanesi


Ben korku değilim kapı aralarında

Pencerenin infilâkı değilim

Gölgeleri yüzlerinden tanırım

Bir resim bir ressamı ağlatır bir yerlerde

Bir eşya bir hamalı

Ben hâlâ öğütülen anılarıma değil

Değirmene inanırım

Bu derin aldanış kimden kalmadır

Bu uzaklık, bu diba

Söyle bana hindiba


Sen nasıl bu kadar kelâmın hası

Sen nasıl bu kadar şiir bohçası

Sen nasıl bu kadar esrarlı bir mum

Sen nasıl bu kadar rüya bahçesi


Ben bir kervan muamması değilim

Çekinmem yolların kıvrımlarından

Ellerim ışıldar alacakaranlıkta

Saklambaçlar ortasındadır evim

Kışın kartopudur adını anmak

Döner döner yüreğimde, dağ olur

Yazın güneş yanığıdır düşlerim

Sonbahar ruhumu bekleyen oba

Söyle bana hindiba


Sen nasıl bu kadar sevda hecesi

Sen nasıl bu kadar hayal incesi

Sen nasıl bu kadar mutluluk çağı

Sen nasıl bu kadar tarih öncesi

 

Nurullah Genç

Nurullah Genç

Öteden Gelen Şiir Şiiri - Nurullah Genç

o aşk, kalbime çöken ağır bir yüktü Rabbim o aşk, ruhumun bile belini büktü Rabbim kristalin içinde incimi parçaladı çakallarla sevişen hımc...